SON DAKİKA
Tarih : 2017.02.05 04:15:24

Kalın: Terör, İslam’a Saldırmak İçin Kullanılan Bir Manivela

CumhurbaşkanlığıI Sözcüsü İbrahim Kalın, "Ben, Öteki ve Ötesi" adlı kitabının imza gününde okurlarıyla biraraya geldi. Üsküdar'da gerçekleşen imza gününe okurlar yoğun ilgi gösterdi. İbrahim Kalın burada gündeme ilişkin değerlendirmelerde de bulundu.
 
"Çağızımın temel konularından biri İslam-Batı ilişkileri. Felsefeden siyasete, kültür ilişkilerinden ekonomiye, küresel düzenden Avrupa merkezciliğe kadar hemen her alanda karşımıza çıkan bir temel mesele bu" diyen Sözcü İbrahim Kalın "Özellikle Türkiye'nin bu tarihte çok özel bir yeri var. Zira diğer İslam ülkeleriyle kıyasladığınızda birebir Avrupa ile Batı dünyasıyla temas etmiş bir coğrafyada bulunuyoruz. Aslında Anadolu coğrafyasının İslam sınırlarına dahil olduğu dönemden beri İslam-Batı ilişkilerini bin yıllık bir seyir içerisinde ele almak da mümkün. Türklerin Anadolu topraklarına ayak bastığı 11. yüzyıldan itibaren Batı ile bir şekilde yoğun ilişkiler içerisinde olmuşuz. Bu uzun tarihin içerisinde şüphesiz siyasi ilişkiler, savaşlar, askeri ilişkiler var. Ama bu tarihi sadece bir askeri savaşlar tarihine indirgersek büyük bir hata yapmış oluruz. Bu tarihin içinde düşünce, sanat, fikir, seyahat, alışveriş, diplomasi, ticaret, casusluk var. Aklınıza gelebilecek her şey var" dedi.
 
 
"CUMHURBAŞKANIMIZ TABİ ANINDA CEVABINI VERDİ"
 
Kalın sözlerini şöyle sürdürdü:
 
"Zaman zaman bazı Batılı liderlerin İslam ile terör kelimelerini biraraya getirerek, İslami terör gibi tabirler kullanması burada üzerinde durulması gereken bir konudur. Daha iki gün önce Almanya Şansölyesi ülkemizdeydi. Basın toplantısında İslamist terör gibi bir tabir kullandı. Cumhurbaşkanımız tabi anında cevabını verdi. Bu konunun ne kadar acil ve önem arzettiğini göstermesi açısından önemli bir enstante. Yani Avrupa'nın en önemli ülkelerinden birisi, topraklarında 3-4 milyondan fazla Müslüman'ın yaşadığı bir ülkede bile halen bu ayrımlar net bir şekilde yapılamıyorsa ortada çok başka bir sorun var demektir. Biz bugüne kadar semitik terörizm diye bir şeyden bahsettik mi? Yahudi terörizmi diye bir tabir, terminoloji kullanılıyor mu? Hristiyan terörizmi diye bir tabir kullanılıyor mu? Kullanılmıyor. Ama Hristiyan olduğunu iddia ederek terörizm yapanlar yok mu? Elbette var. Onlarca örneğini verebiliriz. Yahudi olduğunu iddia ederek terörizm yapanlar yok mu? Onlarca örneğini verebiliriz. Budist olduğunu iddia ederek terörizm yapanlar yok mu? Yine onlarca örneğini verebiliriz. Ama küresel tedavüle sokulan kelimelere, terimlere baktığımız zaman bunların anında bloke edildiğini, gündemden düşürüldüğünü; ama İslam ve terörü biraraya tabirlerini bir araya getirildiğini sistemli bir şekilde, ısrarlı bir şekilde sürekli gündeme getirildiğini görüyoruz. Burada bunun çok açıkça muhasebesini yapmak gerekir. Batılı devletler, DEAŞ gibi, El Kaide gibi terör örgütleriyle gerçek manada mücadele etmek yerine onlarla mücadele ediyormuş görüntüsü vererek buradan bir takım avantajlar elde etmeye çalışıyorlar. Çünkü bu şekilde Avrupa'da yükselişe geçen aşırı sağcılığı meşrulaştırma gayeti içerisinde oluyorlar.  Bu anlamda Batılı toplumların İslam ve Müslümanlar hakkında bu öğretilmiş ya da öğrenilmiş cehalet tavrından artık kurtulması gerekiyor. Küreselleşme, küresel iletişim anlık iletişim çağı dediğimiz bir dönemde hale bin yıllık bir takım ön yargılar, kalıp yargılar devam ediyorsa ortada çok daha derin bazı sorunlar var demektir. Çünkü bugün terör özellikle İslam'a saldırmak ve Müslümanları baskı altında tutmak için kullanılan bir manivela haline gelmiş durumda" dedi.
 
"GAYET HARARETLİ, RENKLİ, ÇOK BOYUTLU BİR TARTIŞMA ZATEN VAR"
 
Referandum konusuna da değinen İbrahim Kalın, "Elbette kutuplaşmadan farklı tercihlerde bulunabiliriz. Ama herkesin, başkasının, ötekinin tercihine saygı göstermesine dayanmalı bu. Dolayısıyla halk oylamasında 'Evet' yada 'Hayır' dendiği zaman herkes kendi tercihini özgür bir şekilde yapacak. Zaten bunun aksi düşünebilinir mi? Türkiye özgür bir ülke. Aklı ve iradesi olan bireyler gidip bir tercihte bulunacağız. Bu tercihi yaparken gerekçelerimizin neler olduğunu elbette tartışacağız. Şu anda bu tartışma devam ediyor. 'Evet' diyenler neden 'Evet' diyeceklerini anlatıyorlar. 'Hayır' diyenler niye 'Hayır' diyeceklerini anlatıyorlar. Gayet hararetli, renkli, çok boyutlu bir tartışma zaten var. Bu da demokratik tartışma kültürünün doğal bir parçasıdır. Dolayısıyla bu süreci de götürürken birilerin kendini ben kutuplaşmanın hedefi oluyorum gibi algılamasından ziyade yaptığı tercihle ilgili rasyonel argümanlarını ortaya koyması esas olmalıdır" ifadelerini kullandı.

 

Yazarlar