SON DAKİKA
Tarih : 2020.02.12 18:02:12

Uçak Kazasında İniş Serbest’i Duyan Var mı?

SALI SALLANIR GAZETESİ (3).

- UÇAK KAZASIN DA “ İNİŞ SERBEST” İ DUYAN VAR MI?

- KORONA’NIN İLACI “KARANFİL”

-DİAGNE’NİN EŞOFMANLARI BEŞ AYLIK EMEKLİ MAAŞIM.

- ALLAHUEKBER, ALLAHUEKBER DİYE DİYE MÜSLÜMAN MÜSLÜMANI VURUYOR.

- İMAMOĞLU; ZAM YAPTIĞIN GÜN, HANİFE TEYZE, MİNÜBÜSE 50 KURUŞ BORÇLU KALDI.

Bizim tabirimizle çok sıkı bir hafta geçirdik. Felaket duyurularını oraya buraya iletmekte yarışan şom ağızlılar gibi, “ Felaket Tellallığı” yapmayı hiç sevmem. Ama, meslek öyle bir meslek ki, işimiz bunları duyurmak. Duyururken de, doğruluk, düzgünlük, etik ve ahlaki kurallara bağlı kalmak. Yukardaki başlıklara baktığımız zaman kuralların ve olguların tam anlamıyla uygulanması gerektiğine inanlardanım. Yani TV’lere çıkıp bangır bangır boş konuşmaktan, konuya tam hakim olmadan haber yazmaktan artık kurtulmamız lazım.

Arkadaşların oralara çıkarken, yazarken iyi bir öğrenci gibi derslerini çalışmaları gerekir. Tabi ki onlar bir doktor, bir uçak veya deprem mühendisi değildirler. Ancak tüm bu otoritelerin en iyisini bulup doğruya bilgili olarak yaklaşmayı bilmelidirler. Bunun en güzel örneğini geçtiğimiz hafta yaşanan uçak kazasının TV ekranlarında muhabirlerin anlatımı sırasında yaşadık. En yüksek ses tonlarıyla bar bar bağıran, heyecan dolu genç arkadaşlarımızı dinlerken doğru dürüst bilgi alamadığımı fark ettim. Havacılığı bilen bir muhabir olsa sadece önündeki görüntüyle bile bile bizleri bilgilendirebilirdi.

Neyse ki bir ara elimdeki kumandayla TRT ekranına geçince bir anda tanıdık bir yüzle karşılaştım. Levent Nacar. Levent ile beraber Atatürk Havalimanında beraber Havalimanı Muhabirliği yaptık. Havacılığı gazeteci olarak bilen bir muhabirdi. Levent olay yerindeydi. Uzun zamandır da ortalıkta görünmüyordu. Hemen dikkat kesildim. Kaza sırasında yapılanları, olay yerini, hava durumunu, neler olması gerektiğini vatandaşın anlayacağı bir şekilde dört dörtlük aktardı. Her bir cümlesi bilgi doluydu. Anlayacağınız TRT doğruyu bulmuştu. Yukarıdan beri demek istediğim buydu. Bazı bilen kişilerin masa başında konuşması kolaydı. Önemli olan, bilen bir kişinin olay yerine gidip o ayazın altında, kırım yapan uçağın yanında bizleri bilgilendirmesiydi.

Sağ olasın Levent kardeşim.

PEGASUS KAZASI.

“Salı Sallanır”ın üçüncüsüne biraz kara tahta önünde ders verir gibi başladık. Kusurumuz af ola. Fazla sıkmadan olayları irdelemeye başlayalım. Tabi ki öncelik bizim de az çok bilgi sahibi olduğumuz Sabiha Gökçen’deki uçak kazası. Bunun için her zaman olduğu gibi bu kazayı bizim o ünlü “Bir Bilenimize” sordum. Kendisine 10 soru hazırladım.

İşte cevapları:

“S.1- Kule, pist yönünü değiştirmekte hızlı karar veremedi mi?

C-1- Kule konuşmalarını TV’lerden dinledik. Kuleden pilotlara genelde söylenen “ İniş Serbest” diye bir şey duymadık. Duyan varsa söylesin. Ancak kulenin de pistin iniş yönünü ivedilikle değiştirmesi lazımdı. Fakat yine de böyle durumda pilotun insiyatifi diye bir şey olmaz. Hava şartlarını görüyorsun. Hele önündeki trafiğin de pas geçtiği bilgisi verilmişken…

S-2- Pilot pas geçmekte kararsız mı kaldı?

C-2- Pilot o an nasıl karar verdi, bunun sonucunda yaşanan fecaati hangi anda anladı, tüm bunları en fazla 10 gün içinde Kara Kutuların çözümü sonrası anlayacağız.

S-3- Burada etkili olan, “Kuyruk Rüzgarı” mı, yoksa pilotların korkulu rüyası olan “Hamleli Yan Rüzgar” mı?

C-3- Burada raporlara göre şiddetli kuyruk rüzgarı var. Anca büyük bir ihtimalle uçak inişe geçtiği anda hamleli yan rüzgar da yemiş olabilir. Limitlerin 10-15 nat olduğu yerde, ki burada çok daha yukarılara çıkmış.

S-4- Pilot gereksiz bir cesaret gösterisi mi yaptı?

C-4- Pilotların kuralları uygulaması lazım. Kara kutuları dinlemeden konuşmak doğru değil.

S-5- Amiyane tabirle pilot patrona kıyak mı yapmak istedi? İstersen biraz açayım. Pisti pas geçersem,

a) Ekstra yakıt harcarım,

b) Pas geçersem yolcu memnuniyetsizlik yaşayacak,

c) Bir sonraki operasyonun gecikmesine yol açarım,

d) Pas geçtikten sonra da şirkete rapor vermek zorunda kalmayayım gibi düşüncelere kapılmış olabilir mi?

C-5- Pegasus’ta asla böyle bir düşünce ve anlayış olamaz. Yaptığım görevler nedeniyle bunu çok iyi bilirim. Bunlar bu şirkette kesinlikle olmaz.

S-6- Pilotun pistin yarısını geçtikten sonra teker koyması çok mu mahsurlu?

C-6- Evet böyle havada çok mahsurludur. Bu kadar çok geç teker koyması nedeniyle pistin yarısını kullanmadan geçtiği için önündeki mesafe kısalmıştır. Frenlemeyi zora sokmuştur.

S-7- Uçağın iniş sürati fazla mıydı?

C-7- Evet uçak inişte adeta kalkış anındaki gibi süratliydi. Yani 100-150 olması gereken sürat 250’yi aşmış görülüyor.

S-8- Arka arkaya üç adet Boeing 737-800 tipi uçağın bu tür kaza yapması bazı sistemlerde bir arıza göstergesi olabilir mi?

C-8- Hiç alakası yok. Sadece öyle denk gelmiş.

S-9- Bu kazada 5 yıldır bitirilmeyen pistin de etkisi var mı? Ayrıca pist üzerine su yastığı olabilir mi?

C-9- Bizim bir bilen bu soruya şöyle esprili bir cevap verdi: Demek ki ustası iyi değil! Su yastığı da olabilir. Ancak asıl tehlike, indikten sonra sol iniş takımlarının altından bir alev çıkıyor. Sanki orada bir şey var. O büyük bir ihtimalle sert inişten kaynaklıdır. Sert inişlerde o noktalarda kırılmalar, çatlamalar olur. Uçaklarda üç bağlantı noktası vardır. Bunlar, kokpit, gövde ve kuyruk bağlantılarıdır. İşte sert inişte o noktalardan kırılmalar veya çatlamalar olur. Burada kırılma olmuştur. Bu alevler de işte ön taraftaki kırılma bölgesinden geliyor. Kısa sürede sönmesi büyük bir şanstır. Bir facia önlenmiştir. Allah korumuştur.

S-10- CVR ve FDR, yani, teknik bilgilerin olduğu Data Recorder ile Kokpitteki konuşmaların kaydedildiği Voice Recorder’in olduğu aslında turuncu ama, halk arasında Kara Kutu olarak adlandırılan bu kutuların çözümü ne kadar sürer?

C-10- Artık kara kutuları ülkemizde okumak çok kolaydır. Seslerin olduğu kutu 2 saatte bile çözülür. Ancak teknik bilgilerin olduğu Data Recorder biraz uzun sürer. Bu da 10 gün içinde olabilir. Bu kutuda 3000’e yakın parametre vardır. Bunların hepsi kayıtlı bilgilerdir. Yan yana getirilip incelenmesi gereklidir. En ince detaylara kadar bakılır. “

Not: Bu görüşmeyi yaptıktan sonra kara kutuların okunması konusunda bir gelişme yaşandı. Haber aynen şöyle; “ Sabiha Gökçen Havalimanı’nda kaza yapan Pegasus uçağıyla ilgili incelemeleri yürüten Ulaşım Emniyeti İnceleme Merkezi, “Spekülasyona neden olur” diyerek kara kutuların THY Teknik’te çözdürülmesinden vazgeçildi. Kara kutuları Almanya ya da Fransa çözecek.” Burada spekülasyona neden olur deniliyor. Yani bu kutuların Türkiye’de çözülmesi mahsurlu görülüyor. Benim bildiğim kadarıyla bu çözüme Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, DHMİ, Şirket yetkilileri, Boeing yetkilileri gibi bu işin uzmanlarından oluşan bir heyet katılıyor. Her şey ortada, sesler, veriler, onların eşleşmesi. Nasıl spekülasyon olur ki bilmiyorum? Cep telefonu dinlenmiyor ki. THY bu sistemi kurduğundan beri yur dışından bile birçok kaza kırım recorderi burada dinlendi. Ne diyelim hayırlı olsun.

Sonuç olarak bizim Bir Bilen çok açık söylemese de, böyle bir durumda, pilotun bu kadar kötü hava şartlarında insiyatifini uçağını pas geçirmekten yana kullanması gerektiğini, aksinin hata olduğunu söylüyor. Yani pas geçmeliydi demek istiyor. Bir Bilen son olarak da Pegasus’un böyle durumlarda çok ciddi hareket ettiğini ve kesinlik taviz vermediğini de sözlerine ekliyor.

ALLAHUEKBER, ALLAHUEKBER NİDALARIYLA MÜSLÜMAN MÜSLÜMANI VURUYOR…

Evet aynen böyle, son İdlib’teki olayları TV’lerden izlediğiniz zaman buna şahit oluyorsunuz. Yani bu ne demek? Yani parayı ABD ve Rusya veriyor. O akıllı Müslümanlar da aldıkları bu parayla yine aynı ülkelerden silah alıp bir birlerini vuruyor. Adamların tam da istediği bu. İdlib olaylarında haritaya iyi bakın bütün yollar Lazkiye’ye çıkıyor. Neden mi? Çünkü Lazkiye artık Rusya’nın bir kenti gibi, Rusya yıllardır rüyası olan Akdeniz’e açıldı. Limanı Lazkiye. Hava Kuvetleri de orada. Bunun için Suriye’ye verdiği sözünde duruyor ve onu koruyup kolluyor. Bize karşı da oyalama taktiği uyguluyor.

Tahmin ediyorum ki, bu son harekat da Ruslar Suriyelilere “ Aman ha sakın Türklerin gözlem noktalarına dokunmadan ilerleyin” demelerine rağmen hain bir topçunun ateşi ile bu noktalardan birisinde 7 Mehmetçiğimiz şehit oldu. Bu yazıyı yazdığımı sırada, yani dün aynı bölgeden 5 şehit haberi daha geldi. Vuran ellerin Allah cezasını versin. Tüm şehitlerimize rahmet olsun. Hata yaptılar, şimdi inşallah bedelini ödeyecekler. Bekliyoruz bakalım. Bu arada Hafter denilen çakma da, son olarak Mitiga havalimanını bombaladı. Havalimanı kapandı. Orası ne olacak bakalım. Yani Libya?

“EVLADIM 2 LİRAM KALDI. 50 KURUŞU SONRA VERİRİM”

Bakın, Sayın İmamoğlu. Burada anlatacağım olayı sizlerin ulaşıma yaptığınız zam haberini duyduğum saatten tam yarım saat sonra yaşadım. İstanbul Havalimanı’ndan her akşam saat 17.15’de kalkan Havaist otobüsü ile eve gidiyorum. Otobüsten Büyükçekmece’de iniyorum Mimaroba’daki eve gitmek için de buradan minibüse biniyorum. Bu bölgeden eve gitmek için belediye hizmetlerinden yeterince yararlanamadığımızı çok yazdım. Ama değişen bir şey yok. Bir tane otobüs verdiniz ona da ben pek rastlamadım. Neyse olayı anlatalım: “ Minibüse bindim. İçerde herkes birbiriyle akraba gibi. Kımıldayacak yer yok. Ben ön tarafta ayakta duruyorum. 17 kişilik minibüs de en az 35 kişi var. Fahri olarak da muavinlik yapıyorum. Uzatılan paraları toplayıp şoföre veriyorum. Neyse Mimarsinan’a geldik. Büyükçekmece’den ücret 2.75’di. Şimdi ne oldu bilmiyorum. Akşam öğreneceğiz. Mimar Sinan durağına geldik. Bir kadın bindi. Zar zor içeriye geçti. Elindeki parayı bana uzattı. Ben devamlı bu hattı kullandığım için ücretin ne olduğunu biliyordum. Bana verdiği para, 2 liraydı.

Kendisine “ Abla 2,5 lira olacak. İndi bindi parası alınıyor” dedim. Kadın bana, “Şoföre söyleyiverin, bu kadar kalmış deyin.” Ben de parayı şoföre uzattım. Şoför de aynı şeyi söyleyince bu kez kadın şoföre yüksek sesle; “ Evladım sadece 2 liram kaldı. 50 kuruş borcum olsun. Benim adım Hanife. Yarın yolunu gözler veririm” dedi. Şoför bunun üzerine “ Helal olsun abla” diyerek paraları kutuya attı. Evet, arkadaşlar donup kalmıştım. Vatandaş işte tam da buydu. Sizler o tepelerde bunları duymuyorsunuz. Yaptığınız o zam bu garibanlar için çok büyük para. İnanın bu gerçek. Hiç olmazsa yüzde 35 değil, yüzde 10-15 gibi bir zam yapsaydınız. Bu biraz çok oldu gibi. Bu arada iki yeni hat koyduk diye tören yapmışsınız, dikkatli baktım bunların da bizim semtle alakası yok. Mimaroba ve Sinanoba’yı tamamen unuttunuz. Varsa yoksa Kiptaş konutları!

MBAYE DİAGNE.

Yemin ediyorum bu magazinciler bizi günaha sokuyorlar. Kelebek Gazetesinin fotoğraflı olarak yayınladığı ünlülerin giydikleri kıyafet ve üstündeki fiyatların olduğu köşeye bazen bakarım. Bu günde bakacağım tuttu. Sol başta Mbaye Diagne. Futbolcu müsveddesi. Attığı kazıklarla ortalıkta dolaşan sinir olduğum bu adamı görünce kakıldım kaldım. Umurunda mı dünya? Önce GS’ye kazığı attın. Tabi arada birileri de parayı götürdü. Sonra yetmedi, gönderildiğin Belçika’daki takıma da kazık attın. Senin bir .ok olmadığın anlaşıldı ama geç kalınmıştı. Oynamadan milyonları götürdün. Şimdi de çıtır çıtır yiyorsun. Bizim diyecek bir şeyimiz yok. Ama şu üstündeki kıyafetlerin ederini toplayınca dudaklarım uçukladı. Spor kıyafetlerin fiyatının toplamı benim tam 5 beş aylık emekli maaşım. Yani 15 bin lira.3 binT.L maaş X 5 ay = 15. Yanındaki ise basketbolcu Boby Dıxon. Onunkiler ise 2,5 aylık emekli maaşı ediyor. Hadi o neyse oynayıp aldığını hak ediyor. Türkiye’nin gerçeği bu dostlar. Bizler de bu adamlar için TV karşısında hayıflanır dururuz. Allah bizleri islah etsin. Bunlara bu kadar para verenlere de akıl fikir ihsan eylesin.

KISA KISA BİLGİLER.

A- Sevgililer günü için sakın geriye saymayın. İleriye sayın. Geride kötü günler bıraktık. Sevdiğinizi bu günde mutlu etmek istiyorsanız, çok pahalı hediyeye gerek yok. Gönülden ve yürekten sevdiğinizi söyleyin, bunu da söyleyerek söyleyin yeter.

B- Fuuurkaaan Korkmazzz. ABD’li spiker bar bar bağırıyor. Nasıl mı oldu? Elimde TV kumandası kafama göre bir kanal arıyorum. Fakat kumanda biraz bozuk, bir türlü değiştiremedim. Kanaldan kanala zor geçiyor. NBA kanalına takıldım kaldım. Uğraşıyorum geçmiyor. Ekranda bir basketbol maçı var. Gece sabaha karşı oynandığı için banttan yayınlıyorlar. Ben kanal değiştirmeye uğraşırken bir anda TV spikeri avazı çıktığı kadar; “Fuuurkaaan Korkmaazzzz” diye bağırmaya başladı. Bir anda çakıldım. Bu bizim Furkan’dı. Hemen seyretmeye başladım. Furkan, Phidelfhiye’de oynuyor. Rakipleri Memphis. Maç o anda 65-46. Bütün salon ayakta Furkan’ı alkışlıyor. Oturdum bu maçı sonuna kadar seyrettim. Furkan’ın takımı bu maçı 119-107 kazandı. Furkan 34 sayı ile kariyer rekoru kırdı. Çok hoşuma gitti. Gururlandım. Sağ olasın Furkan…

C- Bir sözüm de Hürriyet Spor’a tabi özellikle müdür sevgili Mehmet’e Spor sadece FB, GS, BJK ve Trabzondan ibaret değil. Pazar günleri para verip mahkemelik olsam da Hürriyet alırım. Eski göz ağrımdır. Ama bakın ben de başkaları gibi soğumaya başladım. Yahu kardeşim Pazar günleri Spor sayfalarına koyduğunuz sarı bant halindeki tüm sporların programını, niçin bazı haftalar yayınlamıyorsunuz? Bu hafta da yoktu. Bu bir keyif meselesi mi, yoksa yer mi bulamıyorsunuz? Örneğin ben GS taraftarı olduğum kadar Sakaryasporun da taraftarıyım. Benim gibi tüm ülkede İstanbul’da yaşayıp da memleketinin takımının maçını kiminle, saat kaçta, nerede oynadığını merak eden binlerce taraftar var. Sakın yer yok demeyin. Açın bakın size verilen o 8 tam sayfada ne abuk haberler var. Şuna karar verdim. Bir daha o sarı bantı, göremezsem ben de bu işten vaz geçeceğim.

D- Evet gelelim Korona virüsüne. Çok kısa söyleyeceğim. Ben artık Korona virüsünden “ Karanfil” sayesinde korunuyorum. Neden mi? Masa komşum Türker Altun’un eşi Almanya’da görevli. Grip nedeniyle gittiği bir Alman Doktor Türker’in eşine Korona virüsü ile korunma konusunda aynen şunları söylüyor: “ Toplu taşımalarda, dışarda, özellikle kalabalık yerlerde mutlaka ağzınıza bir karanfil atın. Yaptığımız tespitlerde bu virüs karanfil kokusunu pek sevmiyor” Buyurun buradan yakın. Özellikle sarımsaklı yemekten sonra ağzımızın kokmaması için kullandığımız karanfil bakın nelere kadirmiş. Bu da benden size kıyak…

E- Çığ felaketi içimizde büyük yara. Meslek hayatına başladığımdan bu yana neredeyse 50 yıl geçti. Tam 50 yıldır Bahçesaray’ın her kış başında dolaşan bu çığ felaketini okur yazarız. En acısı da o bölgede geçtiğimiz yıl yaşanan Muammer bebeğin hikayesi. Hani şu Van da hastanede yaşamını yitirdikten sonra babasının çuvalla cesedini sırtında taşıdığı bebek. O acı manzara hala gözlerimin önünde. Kurtarmaya giderken yitirilen yaşamlar. Yıllardır yapılamadığı söylenen kar tünelleri ve daha nice 50 yıllar yaşanacak çığlı hayat…

F- Son olarak ise yurdumun değişmeyen kaderi depremler. Bir Adapazarlı, Amasralı ve İstanbullu olarak depremi en çok yaşayanlardanım. Eviniz sağlam mı? Sağlam zeminde mi? Bunlar varsa korkmayın. Sadece kıyamet koparsa o zaman belki. Yapılacak tek şey yaşam yerlerimiz olan evlerimizin baştan aşağıya kontrol edilmesi. Gerekirse müsaitseniz yenileyin. Olur mu? Pek sanmam. Kafamıza çökene kadar bekleyeceğiz. Ben iktidar olsam, vatandaşın gönlünü, oyunu kazanmak istiyorsam, bütün gücümü buna yönlendiririm. Buna odaklanırım. O zaman işte gönüllerin şampiyonu olursun.

G- Hadi gelin bir de Türk vatandaşı yaptığımız, benim de çok sevdiğim basketbol oyuncusu Larkin’e bir isim bulalım. Larkin Milli Takım da oynayacak. Salı Sallanır Gazetesi olarak, “Larkin’in Türk adı ne olsun?” kampanyası başlatalım. İlk teklif benden; TARKAN olsun. Not: Uzun yazıyorsun diyenlere inat daha da uzun yazacağım. İsteyen okur isteye okumaz.

Hepinizin yaşayacağı yeni haftası güzellikler içinde geçsin…

Yazarlar